Audrey Benac, yakın zamanda ölen arkadaşı Juliane’in Paris’teki evine bakmak için tek başına buraya taşınır. Belirgin bir niyeti ya da amacı olmadan günlerini geçirirken, iki sinemacıyla yaptığı görüntülü görüşmeler sayesinde dünyaya yeniden sağlam basmak için çabalar. İstanbul’da oturan Burak ve Toronto’da oturan Blake ile sürdürdüğü söz ve görüntü alışverişi bir iyileşme süreci başlatır, ancak bu etkileşimin doğası göründüğü gibi değildir.